![]() |
||||
Kendisine ve Çevresine Yararlı/Zararsız bir İnsan Olmak
( NEFSİ ARINDIRMAK) İnsanlık Tarihinde Beşeriyete yol gösteren tüm Allah Elçilerinin hedefi Kendisine ve Çevresine Yararlı/Zararsız bir İnsan toplumu oluşturmaktır. Beşeri Dinler de denen, Tarih boyu İnsanların önüne çıkarak onları tek hak dinden alıkoyan ya da onlara batıl şeyler sızdıran felsefi akımların öğretilerinde geçen İlahiyata uygun şeylerin tamamı Allahın vahyi olan kutsal kitaplardan alınmadır. Bu durum Şamanizm gibi etnik dinler(!) içinde geçerlidir. Yani Hz Âdemden Hz Muhammed aleyhisselama kadar gelen peygamberler hakkı öğretmişler ancak arada kalan boşluklarda ve geçen uzun zamanlarda doğrudan uzaklaşan toplumlar ve kavimler uydurdukları esaslarla akıllarında kalan ve atalarından gelen ilahi kaynaklı hakikatleri karıştırarak bir sentez yapmışlar ve bu batıl sentez üzerine zulme dayalı sultalarını kurmuşlardır. Mesela Gılgamış Destanında bahsedilen Tufan, Hz Nuh aleyhisselamın kavmine verilen ilahi ceza olan Tufanın ta kendisidir. Ancak Ateistler ve İnsanları batıla sürüklemeğe çalışan insi ve sinsi Şeytanlar Kutsal Kitaplardaki Tufanın Gılgamıştan alındığını söyleyecek kadar bedbaht olabilmektedirler. İ.Ö üç bin yıllarında mezopotamyadaki uruk şehir devletinin kralı gılgamış’ın yaşamını ve kahramanlıklarını anlatan destan on iki tabletten oluşur. Destan metnindeki kimi boşluklar Mezopotamya da ve Anadolu’da bulunan başka yazıtlardan elde edilen bilgilerle tamamlanmıştır. gılgamış destanı okunduğunda, İlahi kaynaklı dinlerin kitaplarında bahsedilen, yaratılış efsanesi, Nuh tufanı, ölümsüzlük gibi konuların destanda benzer şekilde bulunduğunu görebiliriz. Hz Nuh’tan 2000 yıl sonra Hz İsa’dan 3000 yıl önce yaşayan bir halk kahramanının İmanlı atalarından gelen ve dilden dile aktarılarak belki tam asaletini de yitiren Tufan olayını ve İmanın Amentüsüne uygun bazı doğrulara Destanında yer vermesinden tabii bir şey olamaz. Neticede Hz Nuh’a verilen sayfalarda bunlar yazıyordu ve bir şekilde yazı icat edilmemiş olsa da dilden dile aktarılıyordu. Allah c, yanlışlar arttıkça ve tevhid inancı aslından saptıkça yeni peygamberler göndererek ve onlara vahyederek tecdidi iman yaptırıyordu insanlığa. Bu ilahi tecdidin Tevrat la pekiştirildiği, ondada tahrif ve sapmalar olunca İncille düzeltildiği, onun da insanlar aslını koruyamayarak binlerce tür İncil rivayet edilmeğe başlanarak Tevdidden sapmalar görülünce son defa Kur’an vahyi ile Hz Muhammed a.s., bu tecdidi imanla görevlendirildi. İşte Tevrat’tan sonra Kur’anı kerimde Tufan ve benzeri peygamber mucizeleri ve ilahi cezalar ayrıntılı olarak en doğru bir biçimde olayın sahibi tarafından anlatılmaktadır. Ama ne hazindir ki İmana yanaşmayanlar ve hala dinler tarihindeki safsatalarla uğraşanlar yakın tarihimizde Allah tarafından gönderilen son ilahi vahye bir göz atma zahmetinde bulunmuyorlar ve Efsaneler ile Halk dedikodularından kendilerine sığınak arıyorlar. Unutmayalım ki “Tek iltica mercii sadece ve sadece Allahtır”. Nefsi çevresine ve kendisine zarar veren şeylerden arındırdıktan sonra İdeal yani istenen bir fert ortaya çıkacak, bu fertten de aile, aileden de toplumlar oluşarak Dünyanın aradığı cemiyet meydana gelecektir. Bu işleve İslam’da Tezkiye denmektedir. Tezkiye yani nefsi arındırmak her Müslüman’a kurtuluş için olmazsa olmaz bir vecibedir. Tezkiye sülasisi Ze Ke Ye olan temizledi anlamındaki kökten gelmektedir. Zekât kelimesi de bu köktendir ki, Zekât ayetlerinden birisi malı temizleme anlamında şöyle inzal buyrulmuştur; Tevbe 103. Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekat) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Nefsini kendisine ve çevresine zararlı şeylerden arındırarak Kurtuluşa ermeği kelimenin tam karşılığı olarak veren ayeti kerime ise Ala suresinin 14. ayetidir; Ala 14-Kendisini arındıran mutlaka kurtuluşa ermiştir. Nefsini kendisine ve çevresine zararlı şeylerden arındırmak manası hakkında kutsal kitabımızda istatistikî bir seyahatte şunları görüyoruz; Nefsin temizlenmesi anlamındaki Tezkiye kökenli 26 kelime varken Malın manevi kir olan ve kul hakkı sayılan kısımdan temizlenmesi manasına gelen Zekât kelimesi 32 defa zikredilmektedir. Burada Tezkiye kökünden gelen uyarı ve emirleri içeren birkaç ayeti kerimeyi zikredelim; Kendinizi temize çıkarmayın. Necm 32 32. Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır. Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, Allah’a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir. Allah c, kendisini temize çıkaranları sevmez. Arınma yollarını o bildirir ve arınmışlıkla övünenleri sevmez. Nisa 49. Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır! Allah dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar zulmedilmez. Peygamberlerde Ümmetlerinin Arınmasını sağlarlar. Bakara 151. Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik. Allaha verdiği bağlılık sözünü bozanlar Arındırılma hakkını kaybederler. Alimran 77. Şüphesiz, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. |
![]() |