Hans ile Hasanın Sohbetleri

Arkadaşlar inşallah burada bundan sonra Hans ile Hasanın İslam ve Hristiyanlık hakkında  PROFESYONELCE yaptıkları sohbetleri okuyacaksınız,sakın kaçırmayın diyorum ve gerçek hayatta yaşanan bu sohbetlerin yakında başlayacağını müjdeliyorum

HANS İLE HASAN KİMDİR?


Tübingen, Almanya'nın Baden-Württemberg eyaletinde, Stuttgart'ın 35 km güney batısında yer alan tarihi bir üniversite şehridir. ...
Hans,Tübingen Üniversitesi Evangelis Teoloji Fakültesinde okumaktadır.Dinler hakkında çok engin bir Kültür arayışı içinde olan Hans,her türlü önyargıyı atabilen genç bir yetenektir.Mukaddes kitabı defalarca okur ama doymaz,başka mukaddes kitablar aramaktadır ve TC D.İ.B
nca Din hizmeti için görevlendirilen Hasanla karşılaşırlar.
Hasan,Marmara ü.i.f. ni bitirmiş ve emekli olduktan sonra Almanya da DİB tarafından görevlendirilmiştir.Kendisi En son Giresun da Dini hizmetlerde bulunmuştur.İslami ilimleri kaynaklarından alabilecek bir kabiliyete sahip olan Hasan bir yabancıyla Din üzerine tatlı yapıcı sohbetlerde bulu7nmak için can atmaktadır ama bu fırsat Hans ile tanışıncaya kadar eline geçmez.

GAUSTHOUSE  DA Kİ İLK KARŞILAŞMALARI

Almanya ve Avusturya da Kıraathanelere bir bakıma da Kahvehanelere GAUSTHOUSE derler,buralar arkadaş arayanlar için hele olgun arkadaş arayanlar için güzel mekanlardır. Zaten sözcük anlamı da MİSAFİR EVİ demek olan bu yapılar çok yaygındır.
Hasan, resmi yani sarık ve cübbesiyle bile rahat gidebileceği bu mekana o gün de her zaman ki gibi sade, sivil bir kıyafetle gittiler,bir Nescafe alarak bir kenara iliştikten sonra her gurbetçi gibi tanıdık bir simayla karşılaşma ümidiyle ara sıra sağa sola göz atmaya başladılar.

Hans,Evangelis İlahiyat fakültesinden çıktıktan sonra sağ koltuğuna kıstırdığı ve kendince ilk Mühtedilere söylemeyi tasarladığı ilginç söylemleri içeren Dosyalarla beraber Yabancıların uğrak yerlerinden olan bir GAUSTHOUSE a doğru yöneldi,ruhu  her öğrendiği Dinsel bilgileri hazmediyor ve bunları aktaracak özellikle  yabancı,dine soğuk, hele hele Alfa ve Omega yı tanımayan zavallıları(!) arıyordu.
Ama bu yabancılarla en büyük sorunu dil idi,zira bir almanca bilen var ama karşısında bir sürü yabancı dil bilen ve alman olmayan vardı.Bir sürü yabancı dili nasıl öğrenebilirdi?
Bu yüzden hans,Türkçe öğrenmeye merak salmıştı,bunun ona göre iki nedeni vardı;
1-İslamiyet Hristiyanlıkla atbaşı giden hatta şu günlerde kemiyet (nüfus)olarak öne geçtiği görülen bir dindi bu dinin bu ülkede ki mensupları ağırlık olarak ya arab ya da Türktü.
2-Arablar;son peygamberin soyu olduklarından zor ikna edilirdi Alfa ve Omega Öğretisine, oysa Türkler sonradan İslama giren bir Millet olarak VE GURBETELLERDE HER TÜRLÜ SIKINTI İÇİNDE BULUNMALARINDAN DOLAYI KOLAY AV OLABİLİRLERDİ,işte Hans bu iki nedenle Türkçeye Yıllar önce merak salmış ve öğreniyordu.


Hans ile Hasanın tanışmaları

Hasan,sağ köşede ki ağaç kabuğu desenli iki kişilik masaya oturdu,burası daha fazla ilimle ve sanatla uğraşanların rağbet ettiği bir yerdi,öğrenciler,yeni heyecanlar peşinde olan meraklı yüzler buraya uğrardı.
Bir Neskafe aldıktan sonra Çantasında getirdiği ARMAGEDDON   adlı kitabı açtı ve okumaya başladı.
Okumanın zevkini keşfetmişti Hasan,okudukça ne kadar yeni şeyler okumaya ve öğrenmeye ihtiyacı olan bir cahillikte olduğunu anlayarak boş zaman buldukça Kitabevlerine koşuyordu.İnsan fıtratı paylaşmaya çok elverişli yaratıldığından bazan da böyle sosyal ortamlara geliyor ve okuduklarının sağlamasını yapmak istiyordu adeta Hasan..

Hans,koltuğundan hiç eksik etmediği Dosyalarıyla kapıdan girdiğinde üzerinde Evangelist stili bir kıyafet vardı,o her zaman resmi giyinmeyi seven bir yapıya sahipti.Bu takdirde kendisini belki daha saygın hissediyordu.Hans da deliler gibi bir okuma meraklısıydı,merak saldığı konuların başında da İslam geliyordu;bu nedenle Görsel ve Yazılı basında içinde İslam kelimesi geçen her bölümü mutlaka okurdu.Tabii  ki bir Hıristiyan içgüdüsü sahibi olarak İslam hakkında ki kötü (!) haberler onu taa derinlerden mutlu ediyordu.Hele Dünya da ki terör olaylarına Müslümanların adının karışması onun  İslamı anlamakta (!) biraz daha hızlı adımlar atmasına yardımcı oluyordu.Yani Müslümanların yaptıkları yanlışlar İslamı yanlış anlamasına neden oluyordu Hansın...
Hans,Gauthausun içine girince her zaman ki gibi ortamı bir yokladı gözüyle ve en dipteki Yalnız oturan  Türk Profilli  adamın Masasını seçti..
Hasan,masasına  şık giyimli,öğrenci kıyafetli, Entel görünümlü birisinin yaklaştığını görünce, kibarca ayağa kalktı,onun Oturabilirmiyim?demesine kalmadan;Sandalyeyi altına vererek,buyrun,dedi..
Ben Hasan!!!
Ben de Hans!!!

Hans ile Hasan BİRBİRLERİNİ YOKLUYORLAR

Birbirleri hakkında  fazla bir şey bilmeyen,geleceğin iki Kadim dostu Masaya yerleştiler.
Hans Hasan hakkında hiç bir şey bilmiyordu, ancak Hasan Hansın en azından öğrenci hatta Hristiyan İlahiyatı okuyan bir öğrenci olduğunu görünüşten anlayabiliyordu.
Hoşgeldiniz Hans!
Dersleriniz nasıl? kardeşim,dedi Hasan..
Derslerim fevkalade,bunu öğretmenlerim söylüyor,ancak ben kendimi yetersiz hissediyorum,tabi..
Hansın bu Tevazuuna;kişi kendisini tamam addederse yeni bir şeyi nasıl öğrenecek,sizin bu şekilde düşünmeniz çok yerinde,diye cevab verdi,Hasan.

Hans;sizi biraz tanıyabilirmiyim?
Hasan;Memnuniyetle..Ben Türkiyenin Giresun ilinde doğdum,Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdikten sonra Ülkemde emekli oluncaya kadar çeşitli yerlerde dini görevlerde bulundum,şimdi ise Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığının seçimiyle Avrupa da ki Türklere Din hizmeti için görevli olarak ülkenizde bulunuyorum.
Hans;sizi tanımaktan onur duydum hele ilahiyatı bitirmiş,emekli oluncaya kadar meslekte kalmış ardından da tüm birikimleriyle Avrupaya  gelmiş Bilinçli, Bilimli,deneyimli bir Müslümanla tanışmak son yıllarda en fazla arzuladığım bir şeydi.

Hasan;Neden son yıllar da?

Hans;Çocukluğumun son yılları İspanya da geçti,bundan Dört yıl önce oradaydık,11 Mart 2004 Perşembe  günü Annem Babam Ablam ve ben Metro da seyahate hazırlanıyorduk,büyük bir patlamayla 200 kişi öldü,ben  büfeden bir Dergi alayım diye az gecikmiştim,o büyük patlamaların ardından 200 ölü vardı evet suçsuz günahsız, kimseye zararsız, 200 ölü,daha da acısı Annem Babam ve Ablam da içlerindeydi..
İspanyanın Bask bölgesi için savaşan ETA örgütü üstlenmedi hatta reddetti ve olayı EL-KAİDE üstlendi..bu tarihten sonra İslam ve Müslümanlar hakkında hiç bir  şey beni  tatmin etmedi,Evangelist İlahiyat Fakültesini de bu yüzden tercih ettim.Halbu ki Babam Ateist birisiydi,beni sağ olsa böyle bir eğitime asla sokmazdı.
Sizinle Konuşacak çok şeyim var Hasan..
Hasan;bu haftadan itibaren İnşallah her hafta ayrı bir yerde buluşup iki Uygar insan ve iki ayrı dinin mensubu olarak sohbet edelim,ne dersiniz?
Hans;Benim de tam olarak istediğim,buydu zaten,ancak cümlenizi kurarken 'İNŞALLAH' dediniz bu ne demektir?
Hasan;bizim kutsal kitabimiz olan Kur'anı kerimde Yüce yaratıcı şöyle buyururlar;

Kehf;23-24

BİR ŞEY İÇİN;İNŞALLAH,DEMEDEN,ASLA BUNU YARIN YAPACAĞIM,DEME!

Hans;çok ilginç..
Yeni buluşma yerini Telefonla kararlaştırmakta anlaşan Hans ve Hasan ayağa kalktılar ve omuz omuza temas ederek (sarılarak)ayrıldılar oradan..
Ancak Hasanın sol yakasında ki bir Rozet Hansın dikkatini çok çekmişti,sarılma esnasında..ne demek olduğunu bilmiyordu ama Hasana onu gelecek sohbette mutlaka sormalıyım diyerek derin düşüncelere daldı,Hans..

Hasanın yakasında ki Gümüş Rozette Şu Ayet yazılıydı;

Bakara Suresi;
147. Hak,gerçek (ancak) Rabbinden gelendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma! 

Orijinali;

 الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ

İslam Terörle asla birara da anılamaz!!!

Hans ile Hasan o Hafta Pforzheim de ki Hansın Kuzeninin evinde buluştular.Hansın Ailesi Ispanya da ki Terör saldırısında ölünce buraya sık sık uğruyordu,Telefonda kararlaştırarak uzun bir sohbet için hafta sonunu burada geçirmeye karar vermişlerdi.
Hansın Teyzesinin kızı onları kapı da karşıladı;yüzünde hafif bir tebessüm vardı ENİCA nın,yeni evliydi ve kocası HERBERT de evdeyd.
O da yakın bir biçimde Hasana alaka gösterdiler.

Beraberce loş bir Salona girdiler;burası oldukça pahalı ve koyu renk bir Donanıma ve Dekoraya sahipti,geri plan da Adolf Hitler ile Mona Lisa tabloları yan yana duruyordu.Kısa bir tanışmadan sonra ENİCA,Hasana ve Hansa dönerek;Biranızı nasıl alırsınız? dedi..Hans,Hasanın ve İslamın bu konuda ki hassasiyetini bilmiyordu anlaşılan. Hasan;Benim Dinim de Alkollü içecekler yasaktır efendim,teşekkür ederim,dedi. ENİCA çok geçmeden Helal bir Kokteyl ile geldi.

Hasan;Öncelikle sizlere Taziyelerimi iletmek istiyorum Hans!! Aileni o şekilde kaybetmene çok ama çok üzüldüm. Burada bundan daha beteri ve üzücüsü bunu yapanların İslamı karıştırarak,Din adına yaptıklarını söylemeleri,zira bütün Dinlert Savaşı değil Barışı ön planda tutar,çünkü savaş bir şeyi zorla kabul ettirmek için yapılan bir eylemdir,halbu ki İslamın ana kaynağı olan ve Miladi 610 ila 632 yılları arasında tam 23 yılda Vahyi tamamlanan  Kur'anı kerimin Son ayetlerinden birisi Şöyle demektedir.

Bakara suresi:256. Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.

Orijinali;

لَا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللَّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى لَا انْفِصَامَ لَهَا وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Evet Dinde zorlama yoktur,İslamın ana kaynakları her şeyi açık açık anlatmıştır,onu her dilden ve her dinden insanlar okuyabilir bakabilir ve anlayabilir,hele 21. yüzyılda bilişmin zirvelerde olduğu,internet gibi bir nimetin yerleştiği bir zamanda kimse kimseye zorla bir inancı kabul ettirmeğe yeltenemez,Müslümanlar ise asla bunu yapamaz zira  DİNDE ZORLAMA YOKTUR  diye kesin bir emir ile Muhatabtırlar. Ancak İslamiyeti Tebliğ ile her müslüman Aydın vazifelidir,zira islamiyetin ana kaynaklarına tam Vakıf olmayan Halkın Bu dini özellikle yabancılara tebliğ gibi bir vazifeleri yoktur. İlmihal bilgilerini tam öğrenen Müslüman halkın görevi ailesine İslamı öğretmektir.

Hans;Kur'anda böyle bir ayetin olması çok ilginç doğrusu.

Hasan;Kur'anda 6666 ayet vardır,bunların konumuzla alakalı olanları sizlerle paylaşacağız inşallah.

Enica;Peki o Teröristler Nereye dayanarak bu eylemleri yapıyorlar?

Hasan;Her toplumda ve her Dinde uç kesimler vardır,bunlardan Din adına hareket ettiklerini varsayanlar Kutsal metinleri istedikleri yöne eğerek ve zorlama yorumlarla yandaş topladıkları bir vakıadır.Hıristiyanlarda da,Hindularda da Yahudiler de de vardır bu tür aşırılıklar ama bunu Din adına yaptık demeleri büyük bir cinayettir.
Avrupa da da,Kızıl Tugaylar,Eta,İra gibi Terör örgütleri vardır,bunların ve benzerlerinin yaptıklarının insanlıkla bir alakası yoktur
Türkiye de de PKK diye bir Terör örgütü var duyarsınızdır.Öldürmekte hiç bir sınır tanımazlar;Çocuk,yaşlı,asker,sivil vb..bu tür örgütlerin ideolojileri Marksizmdir,kesinlikle hiç bir Dine inanmazlar.
Ama Din adına Terör yapanlar aslında o Dine en büyük zararı vermektedirler,bunu onlara anlatacak yakınlarında kimse yokmu merak ediyorum.
Hal bu ki İslamın evrensel bir mesajı vardır,bu çağ da o mesajın tüm insanlığa duyurulması gerekirken onlar bu ilahi mesaj hakkında kötü bir imaj vererek en büyük kötülüğü yapmaktadırlar.

Hans;İslam,Müslüman olmayanları öldürme emri vermiyor mu?

Hasan;asla böyle bir emir olamaz tam aksine İslam Bir adam öldürmeyi tüm insanları öldürmeye eş tutar bu konu da; Maide Suresi;

32. Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitapta) şunu yazdık: "Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir. 

Evet görüldüğü gibi Kur'an Tevratta da aynı şekilde yazıldığını da vurgulayarak Müslümanlara bu kesin yasağı koymuştur.

Hans;Demek Kur'an diğer Kitablardanda  bahsediyor.
Hasan;Mutlaka pek çok yerde..size gelecek sefer mutlaka Almanca bir Kur'an getirmeliyim.
Hans;hakikaten sizinle çok ko0nuşacaklarımız var..
Hasan,tüm Müslümanları Barışa çağıran ve onu sağlamak için emir veren bir ayette şöyledir;
Bakara
(208) Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe  girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.

Zaten İslam demek Barış ve esenlik demektir.

Hıristiyanlık ta Apokrifal söylemler

...
Enica;Ben bu cevabtan bir şey anlamadım,yani bir Terör örgütü düşün ki Kur'ana dayanarak(cihad) menfur eylemi yaptığını söyleyecek ve
O kutsal kitab bunu engelleyemeyecek..

Hasan;Burada onların Sadece isim olarak İslamla alakaları vardır,yani şöyle diyeyim;İslam ile Müslümanı karıştırmamak lazım asla,İslam Allahtan gelen mutlak doğrudur,Müslüman ise herkes gibi insandır ve anılan  büyük günahta dahil her türlü günahı işlemeye müsaittir bu yüzden fertlerin yaptıklarıyla Asıl Menşei suçlamak kesinlikle haksızlık olur.
Tabi Dinin hedeflediği kitle günahlardan arındırılmak istenen bir kitledir ama Şeytan ve Nefis gibi iki büyük Düşman her dine mensup insanlara günah ve haram işletebilmektedir.
İslam adına Terör işleyenler hakkında ki esas yazılacaklara henüz gelmedik,bunun bilinmesini istiyorum,o konuyu daha geniş olarak ele alırız ileriki sohbetlerde inşallah..

Herbert;Hasanın demek istediği bir şeyi de ben eklemek isterim;Hristiyanlıkta da bir sürü Terör örgütleri var,bir sürü Tarikat ve Cemaatlar var,tabi bunlar Asıl Mezheblerin ötesinde ki vakıalar.Mesela Tarihte Din adına kaç defa Haçlı seferleri yapılmış ve milyonlarca adam,masum insan sersefil ölmüş, 11 eylül 2001 tarihli ikiz kule saldırılarından sonra Başkan w.Bush,Bu yeni bir haçlı seferidir ve Terör bitinceye kadar sürecektir deyip Milyonlarca suçsuzun öldüğü Afganistan ve Irak işgallerinı gerçekleştirmesi de hep birer kitlesel TERÖR DEĞİL MİDİR?

Hans;Bence bu konulara dalmamız için çok erken,bunlar Din dışı konulardır sanırırm;zira şunda anlaşma aramaya bile gerek yoktur ki;Suçsuz cana kıymak İlahi ve Beşeri tüm Din ve Felsefi sistemlerde iğrenç bir olaydır.

 Enica;Hans! bilirsin Enişten Kayın pederinin görüşündedir unutma,ama buna rağmen ortaya güzel bir söylem koyduğuna inanıyorum.

Hasan;Evet ben bu konulara geçmeden Hansa soracaktım;Sohbetlerimizde nasıl bir çizelge izleyelim diye..şimdi ben sözü arkadaşıma bırakıyorum.

Hans;Ben bir ilahiyatçı olarak Başka bir dinin ilahiyatını okuyan Hasan gibi bir arkadaş bulmuşken onunla her türlü İlahi (Teolojik) konuları ele almayı düşünüyorum.Ne dersin Hasan?

Hasan;hatta Teolojik (ilahi) konulardan  evvel  yani Allahın cc Peygamberleri aracılığıyla insanlara bildirdiği Dinler hakkında ki sohbetlere geçmeden önce Dine karşı olan fikirlere değinmek isterdim.

Herbert;(gülerek) işte benim bulunduğum kulvar burası,dedi.

Hasan;Tarih boyunca yani insanlar var oldukça Allah inancı daima var olmuştur.Buna  binaen her insan mutlaka bir Dine inanmıştır.İnanmayanların dini de o inanmadığı  İnanç olmuştur.
Buna rağmen az da olsa her zaman Mülhıd (Ateist) bir Camiada var olmuştur;Antik çağ da Maddeden öte bir varlık kabul etmeyen ilk Mülhıd görüşleri Leikkipos,Epiküros ve Demokritos  öne sürmüşlerdir.Daha sonra bu Atomcu görüşleri Sokrat,Eflatun ve Aristo çürütmüşlerdir buna rağmen onlarda tam bir imana sahip olamamışlardır.
Esas Maddeci görüşün (Materyalizm) 20. y.y. da ki Manifestosunu sizin iki soydaşınız geliştirmişler ve bu y.y. da insanlığa Komunizm gibi bir Canavarı musallat etmişlerdir;Friedrich Engels ve Karl Marks..
Ama sizin ülkeniz asla Komunizmi benimsememiş onların görüşlerini SSCB  alarak ABD ile tüm Dünyayı parsellemeye kalkmışlardır.1917 ile 1991 arası Tüm Dünyayı kasıp kavuran bir felaket gelmiş ve geçmiştir.
Ateizmi Diyalektik bir duruma sokan Marks ve Engels kendilerine en büyük manevi destekçi olarak Darwini ve Freudu bulmuşlardır.
Milenyum da denen bu 21. y.y. da bu fikirler artık çürümüş ve tüm Dünya da yerini Dini inanışların gelişimine bırakmıştır.Buna rağmen hala resmi ideolojilerin bir çoğunun Darwinin bu sakat görüşü üzerine sürdürülmesi ise çok gariptir.
Komunizm ile Mücadele yıllarında tüm Dünya da Müslümanların ve Hristiyanların beraber hareket etmeleri çok takdire şayandır.Siyasi olarak ta bu iki Camianın birlikteliği Komunizmin yıkılmasını çabuklaştırmıştır.

Hans;Bunun sağlanmasında 1965 te alınan Vatikan Konsilinde ki kararlar çok etkili olmuştur.

Hasan;Evet..
Bu Milenyumun bir İman çağı olacağı kesindir,ama benim korkum iki büyük ilahi Din mensuplarının duyarsız politikacıların katkılarıyla karşı karşıya gelmesidir.İnşallah böyle bir şey olmaz, olursa Dünyanın sonu olur.Bu yüzdendir ki 11 eylül için çok yerde 3. Dünya savaşının başlangıcı olabilir yorumları yapılmaktadır.
İşte bu nedenle konuşmalıyız,Sohbet etmeliyiz ve asgari müştereklerde buluşmalıyız,bütün bunların yeterli Argümanları Kutsal kitabımız da mevcuttur.

Enica;şunu kesinlikle baştan kabul edelim ki;iki doğru yoktur,bir doğru vardır.

Hasan;Dünyanın en büyük Kitab Fuarı olan Frankfurt Kitap Fuarı 15 Ekim'de kapılarını açıyor,inşallah  gelecek sohbetimiz orada olsun ve size söz verdiğim Kitabları da orada bakalım.

Hans;orada size göstereceğim bir çok eser olacak..

Hasan;Söz de bu sohbetimizde Apokrifler üzerine konuşacaktık,ama... inşallah başka bir zamana..

Gelecek;Frankfurt Kitap Fuarı 15 Ekim'de kapılarını açıyor

15 Ekim 2008..
Bu gün Hans ile Hasan Frankfurt Kitap Fuarında buluşacaklar..
Türkiyenin bu yıl onur konuğu olarak Cumhurbaşkanlığı düzeyinde açılışında da bulunduğu Fuara 100 ülkeden 7.300 yayıncı katılıyor,Türkiyeden de 100 yayınevi burada Standlarını açtılar.
Fırankfurt;Ortasından geçen Main nehri ile Dünyanın en güzel kentleri arasında gösterilmektedir,bu nehir etrafında yükselen boyları 155 m ye varan gökdelenlerle adına Mainhattan da denmektedir ki bu ad ABD de ki(NewYork)Manhattan semtine bir nazire olarak verilmiştir.
Bu yıl 60.cısı düzenlenen fuara Hasan ilk defa geliyor ve çok heyecanlıdır;zira burada Cumhurbaşkanımızı ve Dünyaca ünlü,Nobel  Edebiyat ödüllü Yazarımız Orhan Pamuk'u yakından görecektir.
Hans ile Hasan  bu sene rekor seviye de 300.000 kişinin gezdiği muhteşem  fuarın dışında buluştular,ortalık tam bir Entelllektüel arenaya dönüşmüştü;öğrencisi,öğretim üyesi ve tüm okuma tutkunları akın akın buraya geliyorlardı.En fazla dikkati çekende Bu yıl Türk uyruklu ziyaretçilerde görülen fazlalıktı.Zira Türkiye 700 sanatçıyla bir çok Gösteriye imza atmaya hazırlanıyordu.

İki arkadaş içeriye  girecekleri sırada arkadan;hey !! hans !! diye bir ses duyuldu ve beraberce geriye baktılar;Hansın sınıfından bir arkadaş gurubu ;Thomas ve arkadaşlarıydı seslenenler,hayatı birazda dalgayla ele almaya alışık bu gençler yaklaştılar ve tanışmaya bile fırsat vermeden Hans'a;Müslim hunter!! diye laf attılar,her zaman aralarında Hansı bir Misyoner olarak anmaya alıştıklarından yanında ki müslümanı kandırıp avlamaya çalıştığını sanıyorlardı.Hans birazda şımarık olan bu gençleri tersledi ve yanlarından uzaklaştıdı.

Hans ile Hasan Her iki ülke Cumhurbaşkanlarının katıldıkları Muhteşem açılışı izlediler,Hasan Hansı kedisinin de çok merak ettiği Yaratılış atlasının bulunduğu yayınevine götürdü,beraberce karıştırdılar bu devasa sayfaları,Dünyada adeta Darwinizmi yıkan bu büyük Atlas  onlara şöyle söyletti;evet Milenyum bir İman çağı olacaktır.
Hasan Hansı başta Diyanet yayınları olmak üzere bir çok yayınevine götürdü ve arkadaşı Hansa Tükiye Diyanet Vakfı islam Ansiklopedisini (henüz T harfindedir ve 35 cildi yayınlanmış olup 45 cildi bulması beklenmektedir.)ve yanında hediye olarak verilen Beş ciltlik Diyanet işlerinin Kur'an tefsirini ve Peygamberler Tarihini alıp armağan etti.
Hans buna çok teşekkür etti ve hiç unutmadığı sol yakasında ki Rozeti göstererek bu ne anlam taşıyor dedi.Hasan;İslamın iki ana kaynağı vardır;birisi Kur'an,diğeride Hz Muhammedin A.S. sözlerinden oluşan Hadislerdir.Bu Hadislerin sayısı 6000 civarındadır ve İncilleri Hz İsadan nakleden Havarilerden çok daha kalabalık bir Bilginler topluluğunca bu güne taşınmıştır.Ayetlerin sayısı da 6000 civarında demiştiniz dedi Hans,evet Kur'an ayetlerinin sayısı da 6666 dır.

Hans,Hasan seni bir yayınevine götüreceğim!
Hasan;gidelim tabi memnuniyetle..
Hans,Hasanı Mukaddes Kitab Şirketinin Standına götürdü ve oradan başta Mukaddes Kitab olmak üzere bazı eserler alarak hediye etti.
Daha sonra bazı yayınevlerini gezdiler,oralarda Amerikalı gazeteci Sherry Jones'un Jevel of medine,Teslime nesrin ve Selman rüşdünün  kitapları,Danimarkalı Karikatüristlerin Hz Muhammedi tasvir eden eserleri ve en son ABD’de Neo-Conlara ait bir derginin Hz. Muhammed'e çirkin hakaretler içeren kitabı incelediler.

Hans;Hasan görüyorsun ki islam ve onun peygamberi hakkında tarihten beri hakaret içeren bir sürü eser yazılmış ve yazılmaya da devam ediyor.Papa 16. Benedikt ise (Katoliklerin 545. Papa’sı. Bavyeralı bir Alman olan Papa’nın asıl ismi, Joseph Ratzinger.);islam kılıçla yayılmıştır.. diye başlayan bir çok hakarette bulundu,bunlara ne diyorsun?

Hasan;peki Hans!! sana tek cümlelik bir soruyla cevab vereceğim ve bunu öbür haftaya kadar düşünmeni isteyeceğim;İki milyarlık İslam Dünyasında Hz İsa A.S. hakkında en ufak bir hakaret duydun mu?

26 Ekim Pazar;Main Nehri kıyısı

26 Ekim Pazar(2008),Hans ile Hasan anlaştıkları gibi Main Nehrinin kıyısında bir Cafe de buluşurlar..
Hans ile Hasan tatlı bir sohbete başlarlar;konuları yapacakları sohbetlerin nasıl bir Çizelgeye tabi tutulmasıdır,ama Hansın birazda Muzip arkadaşı Tomas gene çıkagelir,Hans Tomasla Hasanı tanıştırır,Tomasın yüzünde ki muzipçe gülücükler daha samimi bir hal almaya başlar.

Tomas;Sizlerin uygarca bir tartışma ortamı bulmanız ve bunu sürdürmekte kararlı olmanız beni de cesaretlendiriyor,zaman zaman katılmak isterim.

Hasan;Burada tartışmadan fazla aydınlanma kelimesini kullanmak isterim, zira;Tartışmalarda taraflar illa da kendi görüşlerini kabul ettirme gibi bir saplantıya kapılmaktadırlar.Türkçede Müsademei efkardan Barikai hakikat doğar, diye özlü bir söz vardır,tartışma ve Münazaradan maksat doğru fikre ulaşmak ve gerçeği anlamak olmalıdır.

Hans;Hasan! hediye ettiğin Kur'an Yolu adlı beş cildlik Eserde kısa bir gezinti yaptım ve orada Ankebut suresinin 14.ayetini gördüm şöyle yazıyor;

Andolsun, biz Nûh'u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi.

İşin ilginç yanı Tevratın Tekvin kitabının 9. babının 29. ayetide aynen şöyle yazıyor;

..ve Nuh 950 sene yaşadıktan sonra öldü..

Hasan;bunlar gibi yüzlerce örnek sıralayabiliriz ve ileride yapacağız da inşallah;bu Bir tek yaratıcının olduğuna ve tüm peygamberleri gönderen ve tüm kitablarıda indiren aynı Allah olduğuna bir kanıttır.
Hans!! sana geçen hafta  islama müslümanlara ve Peygambere hakaret konusunda bir soru sormuştum ve düşünmeni önermiştim bir çalışman oldu mu?
Hans;evet,verdiğin kitabtan hz isa ile hz meryem hakkında ki ayetlere ve yorumlarına baktım beni şaşırtan bundan da öte utandıran  şeylerle karşılaştım.Bunlardan bazılarını not ettim;

Ali ımran suresi 35 ve 36;
35. Hani, İmran'ın karısı, "Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin" demişti.  
 36. Onu doğurunca, "Rabbim!" dedi, "Onu kız doğurdum." -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilir-7 "Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum." 

Meryem suresi;
16, 17. (Ey Muhammed!) Kitapta (Kur'an'da) Meryem'i de an.Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail'i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.     
 
18. Meryem, "Senden, Rahmân'a sığınırım. Eğer Allah'tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)" dedi.     
 
19. Cebrail, "Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim" dedi.     
 
20. Meryem, "Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum olabilir?" dedi. 

Tahrim suresi;
12. Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem'i de (inananlara) örnek gösterdi. O itaat edenlerdendi.

Hasan;Kur'anda yüzlerce ayet var daha bu konularda  ve Allah son peygamberine vahyettiği bu son mesajda bütün peygamberleri koruma altına almıştır. Bu Kurana iman eden müslümanalar aydınıyla halkıyla asla hiç bir peygamber hakkında,hz Meryem hakkında kötü söyleyip düşünemeyecekleri gibi onların en büyük savunucusu ve aklayıcısıdırlar.
Bundan da ötesi bir müslüman asla bir peygambere,iffetli bir kadın olan hz Meryeme iftira atamaz bunu yaparsa islamla alakası kalmaz.
Bu gün hangi islam ülkesini gezeresen gez her evde mutlaka bir İsaya bir Musaya  ve ya Meryeme rastlarsın bu durumu çok iyi analiz yapmamız lazım.

Hans;Peki Hasan!  Tarih boyunca Hristiyan aydınların ve Kilisenin bunca hakaretinin sebebi nedir?
Hz Muhammed hakkında doğruları bile saptırarak yanlış gibi gösterme gayretlerinin anlamını çözemedim.
Biz daha öğrenciyiz ama bu koskoca gazeteci aydınlar,Kilise babaları,Okumuşlar  bu karalamadan neyi amaçlıyorlar hiç anlayamadım.
Hasan;Hans kardeşim sizinle esas sohbetimizin merkezine doğru geliyoruz yavaş yavaş,bunları anlamak için beraberce araştıralım ve tek hakikatı bulmaya çalışalım inşallah..


KÖLN KATEDRALİ VE DUİSBURG CAMİİ

Hans ile Hasan, Pazar günü Köln Katedralinde buluşmak üzere ayrılmışlardı.Hasan, ilk defa bir Kiliseye gideceği ve Hıristiyanların bu haftalık ibadet ve Ayinini izleme fırsatı bulacağı için oldukça heyecanlıydı.

Bir kaç gün önce Almanyanın en büyük camiii, Duisburg kentinde açılmıştı. Şehrin Marxloh semtinde 2005 yılında yapımına başlanan Camii, gökemli bir programla Ve Almanların en üst seviyede katılımıyla halkın ibadetine arzedilmişti,hasan buradada bulunmuş ve Hansı KATEDRALDEN sonra bu Camiye getirmeyi tasarlıyordu.

Bu ünlü katedralin önünde beklerken Hans geldi ve büyük bir samimiyetle Hasanın koluna girerek bu büyük Mabed hakkında şu bilgileri verdi;
Köln Katedrali (Almanya Türkçesi: Dom Kilisesi, Almanca: Kölner Dom, İngilizce: Cologne Cathedral), Almanya´nın Köln Şehri´ndeki büyük katedralin ismidir. Katolik Mezhebi´nin ibadethanesidir. İnşaatı tam 632 (1248-1880) yılda tamamlanmış gotik tarzdaki Köln Katedrali 7 bin m² alanda, 157 metreyi bulan yüksekliği ile UNESCO Kültür Mirası listesinde yeralır.
İnşaatın yapımı fikri daha 7. yüzyılda ortaya atılmıştı. Daha o zamandan iki kulenin uzunluğu 157 metre olacak denildi ve buna göre o tarihte bir plan çizildi. Ama ilk temel 1248 yılında atıldı. Kent merkezinde yer alan ve şehrin her tarafından gözüken bu yapı, yüzyıllar boyunca maddi sıkıntılardan dolayı ve eldeki diğer imkansızlıklardan ötürü bitirilemeyen inşaat diye isim yapmıştı. Tam 632 yıl sonra bitirilen gotik tarzdaki yapı, bugün Kuzey Avrupa´daki en büyük ibadethanedir. Çift kuleli katedralin uzunluğu 157 m´dir. Böylelikle Almanya´nın ikinci, Dünya´nın ise üçüncü büyük kilisesidir. Köln Merkez Garı (Köln Hbf) katedralin hemen yanı başındadır. Bu Katedral, ülkenin en çok turist çeken yapısıdır.
Beraberce içeriye girdiler gerçekten Muhteşem bir Yapı vardı önlerinde, içiyle dışıyla görkemli bir eser..
Hıritiyanlıkta ibadethaneler;
1-Şapel;Mahalle de küçük Kilise
2-Kilise;Daha büyük iştirakin olduğu büyük Kilise
3-Katedral;Piskoposluk Kiliseleri,
olarak küçükten büyüğe doğru sıralanmakta ve Katedraller Piskoposluk Kiliseleri olarak bilinmektedir.
Bilindiği gibi;İslamım Mabedleri de;
1-Mescid
2-Cami
3-Selatin camileri
Mescidler Sadece beş vaktin kılındığı,Camiler Cumalarında kılındığı,Selatin Camileri ise Sultanların yaptırdığı ve çok daha görkemli ibadethanelerdir.

Katedralin içini Ayinlerden önce beraberce gezdiler,Hasan hayranlıkla ihtişamı izledi ve aklından, bu insanlara Son ilahi mesajı duyurmak bizlerin işi ama onları hidayete erdirmek Allahın nasibi diye düşündü.

Allah cc;Kendisine ibadet edilen Mabedleri şöyle sıralıyordu bir Ayetinde;

Hac(40) Onlar, haksız yere, sırf, "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah'ın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler muhakkak yerle bir edilirdi. Şüphesiz ki Allah kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.

Hasan şöyle bir soru ile zihnini bir müddet meşgul etti;Dünyanın dört bir yanında bulunan ve Tek Allaha inanarak eski peygamberleri kabul etmekle beraber kesinlikle son peygamber hz Muhammedi a.s. duymamış olan ama samimiyyetle ibadet eden bu insanların ahirette ki durumu nedir?
Bu soruyu mutlaka araştırmalıyım ve cavabını bulmalıyım diye kararını verdi.


Hasan;Hans!!Dünyanın üçte ikilik nüfusunu oluşturan bu iki ilahi Din mensupları gelecekte çok şeyler yapabilirler.

Hans;evet Hasan, aynen katılıyorum ve Papa 16.Benediktin İstanbulda 30 Ksım 2006 tarihinde Blue Musq/Mavi cami/Sultanahmet Camiinde ki o saygın duruşu ve Kıbleye dönerek İstanbul Müftüsüyle beraber huşu ile dua etmesi bu gelişmelerin ilk habercisi olabilir diye düşünüyorum..
Ayrıca, 20.y.y.ın baş belası olan Komünizmi bu iki medeniyet beraberce yıkmışlardır.Sizin inancınızda da bizim inancımızda da Hz İsanın Kıyametten önce Dünyaya teşrif edeceği var,bence o teşrif etmeden çok şeyler olabilir..
Hasan;Mükemmel bir başlık açtın Hans!! inşallah o başlık altında sizinle defalarca sohbet ederiz.

Hasan;o günlerde tüm Dünya basını şöyle bir Manşette birleşmişti; "Papa, Müslümanlar gibi Kabe'ye dönerek ve ellerini aynı Müslümanlar gibi önünde kavuşturup gözlerini kapayarak dua etti" dediler.

Hans ve Hasan Duisburg Camiini de gezdikten sonra vadalaştılar,ama akıllarında hep bir sonra ki sohbet hararetrle yer ediyor ve o saati heyecanla bekliyorlardı.

EVANGELİST=MÜJDECİ

Hasan çoktandır çözemediği bazı kelimeleri Hansa sormaya karar verir;
Hans! arkadaşım! ben şu Evangelist kelimesini esas ilgili olarak sizden öğrenmek istiyorum,ayrıca siz okuduğunuz Fakültenin adını Evangelist Fakültesi demiştiniz yanılmıyorsam..
Hans;Evet Hasan ben Evangelist Fakültesi ikinci sınıftayım,Evengelist kelimesinin kökü,EVANGALİON dan gelir,bu da Müjde anlamı taşımaktadır,İNCİL kelimeside bu köktendir ve Müjde veren Kitab demektir.EVANGELİST kelimesi ise Müjde işini üstlenen kişi denektir,bizim Fakültemiz böyle Nitelikli gençleri yetiştirip İnsanlığı Son kurtarıcıya kavuşturmayı amaçlamaktadır.
Hasan;demek 2. sınıftasınız,demek ki sizinle yıllarca sohbet edeceğiz inşallah..
Hans;benden yana bir sıkıntı olmaz.
Hasan;benden yana da asla bir sıkıntı olmaz,burada görevim bitse bile sizinle sohbeti bir görev sayarım,zaten buraya Fahri olarak geldim.

Hasan geçen sohbette aklına düşen;TEBLİĞİN ULAŞMADIĞI İNSANLAR konusunu günlerce araştırdı ve uzunca bir Makale hazırladı,ancak henüz buna hazır olmadığını düşünerek O konuda ki Makalesini ayrı bir yerde ayrı bir imza ile yayınladı.

http://www.ermenek.gen.tr/forum/index.php/topic,3874.0.html

Hans;Hasan!siz geçenlerde 16.Bendiktin(PAPA)bir konuşmasında İslamın Kılıçla yayılan bir Din olduğunu söylediğini anlatmıştınız ya,işte o konuşmanın tam metnini buldum;orada o görüşlerini bazı eski tarihçilerden alıntı yaptığını söylüyor.Bir de o konuşmasında zamanın Almanya Cumhurbaşkanı Joseph Goleriye hitaben;Müslümanlara iyi davranın,onlara burada ki hayatlarında hiç zorluk çıkarmayın,Batı da ki iman boşluğunu bir yerde onlar dolduruyor demişler.
Hasan;evet Hans!Almanların Türklere ve Müslümanlara ne kadar hoş görülü olduklarını her fırsatta görüyoruz,gerçekten gıpta edilecek bir durum..hele o son sözü bence mükemmel bir tesbit olmuş..
Buraya gelmeden önce Türk işçilerden daima;Almanya da Kilise hatta Katedraller satın alınarak Camiye dönüştürülüyor işçilerimizin kurduğu Dernekler tarafından,diye duyardım,bu durumun Hollanda da daha hat fasha da olduğunu da işitmiştim.

Hans;Hasan! evet bütün bunlara rağmen tarihte Bu iki büyük Din mensubları arasında bir çok savaşlar olmuş.
Hasan;evet doğrudur,ama hıristiyanların kendi Mezhebleri arasında bile ne büyük savaşların olduğunu ve bunların ortadan kaldırılabilmesi için nice Konsil kararları alındığını sizin daha iyi bilmeniz lazim.
Hans;siz de de dört mezheb var bildiğim kadarıyla..
Hasan;evet doğrudur ama bizdekiler Ameli mezhebler,İnanç konusunda İslam asla mezheb kabul etmez.
Hans;Ameli derken..
Hasan;Yani günlük ibadetler vb,ve bu ufak mezheb ayrılıkları asla bir savaş çıkarmamıştır müslümanlar arasında..
İslam Dini Savaştan daima nefret etmiştir ve ona ancak Saldırıldığı zaman bir Savunma olarak başvurmuştur.
Kur'anda Cennetin birinin adı;Darusselam olarak bildirilmektedir ki bu Barış Yurdu demektir.

En'am
(127) Rableri katında selam yurdu (cennet) onlarındır. Allah, yapmakta oldukları şeylerden dolayı onların dostudur.

Meryem suresinde Hz İsa'ya şöyle selam verilmektedir;
(15) Doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün ona selam olsun!

Hans!Kur'nda bir fetih suresi vardır yani bildiğimiz Fetih;bir yeri almak anlamında ki fetih,ama bu sure de Hudeybiye adlı bir antlaşmadan bahsedilir ki o anlaşma da Müslümanların Hac görevleri ertelenir ve bir yıl sonraya kadar barış anlaşması yapılır,müslümanlar hepsi silahlanmış ayakta emir beklerlerken bı ayetler gelir ve Barışa sarılırlar ve Allah cc bu durumu o sure de büyük bir Zafer olarak nitelendirmektedir.

Fetih
(1) Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.

Fetih
(19) Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri birçok ganimetler nasip etmiştir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Fetih
(27) Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi.

Evet bu sure de, bir yıl sonra Mekkeye girerek barış ve güvenlik içinde hac yapacakları müşdesi veriliyor yani bu yıl savaşarak olmaktansa bir yılş sonra anlaşarak olması...

Hans kardeşim, Peygamberimiz hz Muhammed a.s., bir çok sözlerinde bizlere; Selamı(barışı)yayınız,tanıdığınız ve tanımadığınız herkese selam verin, buyurmaktadır ki selam vermek;benden size zarar gelmez demektir.
Sizinle bura da Rasülüllah efendimizin sahabeleri ile geçen bir diyaloğunu paylaşmak istiyorum;Muvatta adlı sağlam bir Hadis kitabında ki 2319 nolu hadis şöyledir;Peygamberimiz ashabından bir gurubla bir seriyyede bulunurlar yemekte kullanmak üzere sağabilecekleri bir İnek vardır Rasülüllah;bu ineği kim sağabilir deyince bir sahabe çıkarak;ben sağayım ya rasülellah der..Peygamberimiz;adın nedir der,o da;Mürre(acı)DEYİNCE HAYIR SEN SAĞMA SENİN ADIN ACI İMİŞ BUYURURLAR..
Başka kim sağabilir buyruğu üzerine başka bir sahabe;ben ya rasülellah der;o na da;senin adın nedir?diye sorar peygamberimiz,o da;benim adım Harb(savaş) dir ya rasülellah deyince;hayır senin adın savaşmış,iyi bir ad değil, sende sağma buyururlar.
Son olarak bir sahabe;ya rasülellah ben sağayım der;senin adın nedir sorusuna o sahabe;benim adım Yaiş(yaşar) dır deyince,tamam buyur sağ diye emrederler.

This website was created for free with Own-Free-Website.com. Would you also like to have your own website?
Sign up for free