![]() |
||||
Kur’anı kerim de eski ve yeni ahdin özeti mevcuttur!!
Benjamin; arkadaşlar ben Kur’anı okumaya korkuyorum, içimde bir ürperti var, acaba okursam etkilenirmiyim korkusu sarıyor beni, bu korkuyu asla söküp atamıyorum. Yukarıda geçen ayetleri okuyunca bu korku bende kâbusa dönüyor zaman zaman, içimden bir türlü atamıyorum. Hasan; değerli kardeşim Benjamin! Burada sizin durumunuzu anlatan bir Kur’an ayeti aklıma geldi; Fussilet; 26. İnkâr edenler: Bu Kur'an'ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın. Umulur ki bastırırsınız, dediler. Hz Muhammed’e a.s. Kur’an ayetleri indikçe ezberleniyor ezberlemek için de daima tekrarlamak gerekiyordu, her inen ayet Müslümanlara okunuyor ve okutuluyordu, bu nedenle ayetlerin özellikle sesli okunması Ateistleri ve Müşrikleri rahatsız ediyordu. Bunun nedeni de ayetleri tarafsız olarak, gönül huzuruyla dinleyen herkesin kolayca İslam’a girmesiydi tabi ki.. Sevgili arkadaşım Benjamin, Kur’an’ı okumaktan kokma, hatta sana ve zihniyetine uygun bulmadıklarını rahatça dostlarınla paylaşmanı tavsiye ederim. Benjamin; Hasan kardeşim! Madem bana böyle bir cesaret verdin, benim kafamı, Müslümanları ve Müslümanlığı duyalı beri karıştıran bir konu var o da hz Muhammed’in çok evlenmesi olayıdır. Hasan; bu samimi açılımın için seni tebrik ederim Benjamin! Bu hususa girmeden önce sana özel bir soru soracağım; sen Tevrat’a ve onun Tebliğcisi olan hz Musa’ya ve onların öğretilerine samimi olarak inanıyor musun? Benjamin; evet bu konu da asla kalbimde bir eğrilik ve şüphe taşımıyorum. Hasan; öyleyse sana Tevrat’tan bir bölüm okuyacağım ve cevabını senden içtenlikle rica edeceğim; …Ve Meryem ile Harun, aldığı Habeş kadından dolayı Musa aleyhinde söylediler: Çünkü O Habeş bir kadın almıştı. Ve dediler; Rab yalnız Musa vasıtası ile mi, söyledi? Bizim vasıtamızla da söylemedi mi? Ve Rab işitti; ve Rab ansızın Musa’ya ve Meryem’e ve Harun’a dedi; üçünüzde toplanma Çadırına çıkın… Ve onlara karşı Rabbin öfkesi alevlendi. Ve gitti ve Bulut Çadırın üzerinden çekildi, ve işte Meryem Kar gibi Cüzzamlı oldu. Ve Harun Musa’ya dedi; aman efendim rica ederim, budalalık ettiğimiz suç işlediğimiz için üzerimize suç koyma. Ve Musa feryat edip dedi; Niyaz ederim ey Allah ona şifa ver. Ve Rab Musa’ya dedi; şayet babası onun yüzüne tükürmüş olsa idi yedi gün utanmıyacakmıydı? Ordugahın dışında yedi gün kapatılsın ve ondan sonra geri getirilecek. Ve Meryem ordugâhın dışında yedi gün kapatıldı… Sayılar/12.Bab Şimdi burada, Allahın seçtiği bir Peygamberin yine Allahın helal kıldığı çerçevede yaptığı bir iş hakkında dedi kodu yapmak O Peygamberin ümmetine yakışır mı? Tevrat’ın bu bölümü hz Musa’ya dil uzatan ve eleştiren kişilerin hem de hemen nasıl cezalandırıldığını açıkça anlatıyor. Hz Muhammed’in de birden fazla evlenmesinin Sosyal, Kültürel ve Ekonomik olarak mutlaka makul ve mantıklı izahları vardır. Ama asla bu, bir ümmete peygamberini eleştirme hakkını vermez. Benjamin; Kur’an’ı okudukça Tevrat’a olan benzerliği beni bazen şok edecek kadar şaşırtıyor. Tevrat’ta bulunan bütün Yasalar Kur’an da var. Hasan; Buradan şu sonuca varmaktan başka çare yoktur ve bu kaçınılmaz bir sonuçtur; Allah birdir, Tektir ve bütün Kutsal Kitap’ları indiren ve onu tebliğ için Peygamberler görevlendiren o bir olan Allah cc dır. Kur’anı kerim onun son Vahyidir ve içinde tüm eski ve yeni ahdin özeti mevcuttur. İnananlar Tek Ümmettir’! Stadthotel Freiburg’ta ki mütevazı Forum Yisehar’ın Salonu aniden terk etmesiyle sona yaklaşıyordu. Yisahar, çıkarken; İslam Musevilerin(Yahudilerin)en büyük Düşmanıdır, diyerek kapıyı kapattı. Hal bu ki İslam, Tevhide karşı olanlarla amansız bir mücadele eden Allahın son mesajından başka bir şey değildir. Tevhid ise Yerlerin ve Göklerin yaratıcısı Mutlak irade sahibi tek Allaha inanmaktan başka bir şey değildir. Tevrat ta bunu Deklare eden yüzlerce ayet vardır. Hasan bunların metinlerini hazırlar ve söz alır; HASAN; arkadaşlar Yisaharın salonu terk etmesi üzücü bir şey, hal bu ki şu bir gerçektir ki Tevrat ile Kur’anın beraber olduğu yüzlerce ayet vardır, bu da tek Allaha olan büyük bir kanıttır; bütün Vahyin kaynağı o tek yaratıcıdır, asla özel bir Allah olamayacağı herkesçe makbul bir şeydir. İşte Musa a.s. yı Allahın kulu olarak ilan eden Tevrat Ayetlerinden birisi;’ ...ve vaki oldu ki rabbin kulu musa’nın ölümünden sonra…’ Yeşu/1 Bu ayetlerle Yahudiler bence Gerçeğe Hıristiyanlardan daha yakındırlar zira; Hıristiyanlar; İsa Allahın kulu ve peygamberi değil, bizatihi Rab dır demekteler ve bu yanlışlarında ısrarlıdırlar. İşte bu sebebledir ki Museviler gerçekten yani asıl Tevhidden uzaklaşıp Teslise sapan Hristiyanlardan korkmamaktadırlar , onları korkutan Allahın son vahyi ve peygamberinin ümmetidir. Ama onların korkmasına hiçbir sebeb yoktur, İslam Tevhid’te oluşan sapmaları tamir için eski ve yeni ahde yapılmış bir Reformdur. Hans; Hasan kardeşim siz Tek Din esasına doğru hızla ilerliyorsunuz, yani; Al-i İmran (19)Şüphesiz Allah katında din İslam'dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın âyetlerini inkar ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir. Bu ayeti bize zorla kabul ettirmek peşindesin anlaşılan. Hal bu ki Kuran’ın Kafirun Suresi öyle demiyor; Kafirun suresi; 1-Ey Muhammed de ki, ey kafirler! 2-Ben sizin taptıklarınıza tapmam, 3-Benim taptığıma da siz tapmazsınız 4-Ben de sizin taptığınıza tapacak değilim. 5-Benim taptığıma da sizler tapmıyorsunuz 6-Sizin dininiz size benim dinim banadır. Hasan; değerli arkadaşım Hansı! Ve değerli Forum katılanları! Bütün insanlığa tüm peygamberlerin bildirdiği Tek din vardır o da İslam dır, bunu yukarıda ayrıntılı olarak izah etmiştik, Kuranın son inen ayetlerinden olan Aliımranda ki ‘Şüphesiz Allah katında din İslam'dır’ ayeti bu gerçeğin son kez teyidi niteliğindedir. İlk inen ayetlerin bulunduğu Kafirun suresi, büyük bir baskı altında bulunan İnananları daha fazla sıkıntıya düşürmemek için Yaratanın Müşriklerin Kılıcını onlardan uzak tutmaya matuf olarak indirdiği bir suredir. Son ayet olan ‘Şüphesiz Allah katında din İslam'dır’, onun hükmünü kaldırmıştır. Her zaman geçerli olan şu kural burada da geçerlidir; Her zaman son söz ve emir uygulanır. Beşeri hukukta bile yeni bir kanun çıkınca eski kanunun hükmü kalır mı? Ayrıca; Kafirun suresinin indiği sırada Mekke halkının Dini tasnifinde henüz Ehli kitap yoktur, Ehli kitabın Kur’ana girişi genellikle Medine Devrine aittir. Mekke devrinde Kuran’ın Hıristiyan ve Yahudiler hakkında nasıl söz ettiğini Mekke de İnen bazı ayetlerden öğrenebiliyoruz; İsra suresi; 105- Biz Kuranı hak olarak indirdik, o da hakkı getirdi, seni de ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. 107- De ki siz o na ister inanın ister inanmayın, şu bir gerçek ki bundan önce kendilerine ilim verilenlere o Kuran okununca derhal yüz üstü secdeye kapanırlar. 108- Ve derler ki Rabbimizi tesbih ederiz, Rabbimizin vaadi mutlaka yerine getirilir. Mekkeli müşrikler bir avuç gariban Mümine olmadık işkenceleri yaparken ‘kendilerine ilim verilen’ Tevrat ve İncil okurları onlara destek veriyorlardı, önlerinde ki okudukları ayetlerde de vaat edilen son peygambere ulaşmanın sevincini yaşıyorlardı. Abdulvahid; Burada gene aynı dönemde Nazil olan ve Tüm İnananların tek ümmet olduklarını vurgulayan şu ayet çok enteresandır; Müminun Suresi; 51- Ey Peygamberler! Temiz olan şeylerden yeyin, güzel işler yapın, muhakkak ben sizin yaptıklarınızı bilmekteyim. 52-Şüphesiz ki bu insanlar bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin Rabbinizim öyleyse benden sakının. 53-Ne var ki insanlar kendi aralarında ki işlerini parça parça böldüler, her gurup kendi fikir ve işleriyle böbürlenmektedirler. Müslümanlara Sevgice en yakın olanlar Hıristiyanlardır. Yisahar, Forumu Protesto ettikten sonra diğer arkadaşları da çözülerek oturumu terketmeye başladılar. Benjamin; Bizim Allahımız da Dinimiz de sizlerinkinden ayrıdır. Yahudiler seçilmiş ve üstün bir ırktır, diğer tüm Milletler Yahudilerin hizmetinde olmak zorundadır, diyerek zırvalar savurup uzaklaştı. Benjamin ve arkadaşları ve tüm Yahudiler biliyorlar ki; Doğru yanlışa boyun eğmez, nitekim gerçek Tevhidden ayrılan Hıristiyanları kolayca avuçlarına almışlar ve Beşeri görüş ve düşüncelerini de eklemekten çekinmedikleri Tevratı, Eski ahit adıyla İncille beraber Mukaddes Kitap olarak birleştirmeyi bile başarmışlardı. Şimdi onların iki büyük korkusu var; 1-Hıristiyanların gerçeği görmeleri ve gerçek Tevhide dönmeleri 2-Allahın her şeyi tüm çıplaklığıyla son vahyi olan Kur'an da açıklaması ve tabi ki İslamiyet... Yahudi Fanatizminin İslama aldığı bu tavır Kur'anı kerimde aşağıda ki ayette çok güzel anlatılıyor; Maide (82)(Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah'a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da "Biz hıristiyanlarız" diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar. İshak ta son sözünü; Kur'anın bir kısmı Şeytan sözüdür, bir kısmı kendi sözüdür bir kısmı da eski ve yeni ahitten alıntıdır. Ona Hıristiyan iken Müslüman olanlar öğretmişlerdir. Deyip uzaklaştı. HASAN; Bu Senaryolar 1400 yıl önce de aynen yazılmış ve oynanmıştı imandan nasibi olmayanlar tarafından... Biz müslümanlar biliyoruz ama Kalbi imana açık olan değerli arkadaşlarımız için bu Senaryoya verilen cevabları Kutsal kitabımız Kur'andan takdim etmek istiyorum; Yalan diyenlere; Şuara s. 2. Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir. 3. (Resûlüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın! 4. Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır. 5. Kendilerine, o çok esirgeyici Allah'tan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler. 6. Üstelik (ona) "yalandır" derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir. Şeytan sözü karışmış diyenlere; Şuara s. 210. O'nu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmedi. 211. Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez. 212. Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır. Kendi sözü ve başkasının öğretmesi diyenlere; Furkan s. 4. İnkâr edenler: Bu (Kur'an), olsa olsa onun (Muhammed'in) uydurduğu biryalandır. Başka bir zümre de bu hususta kendisine yardım etmiştir, dediler. Böylece onlar hiç şüphesiz haksızlığa ve iftiraya başvurmuşlardır. 5. Yine onlar dediler ki: (Bu âyetler), onun, başkasına yazdırıp da kendisine sabah-akşam okunmakta olan, öncekilere ait masallardır. 6. (Resûlüm!) De ki: Onu göklerde ve yerdeki gizlilikleri bilen Allah indirdi. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir. 7. Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı! 8. Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya içinden yeyip (meşakkatsizce geçimini sağlayacağı) bir bahçesi olmalıydı. (Ayrıca) o zalimler (müminlere): Siz, ancak büyüye tutulmuş bir adama uymaktasınız! dediler. 9. (Resûlüm!) Senin hakkında bak ne biçim temsiller getirdiler! Artık onlar sapmışlardır ve (hidayete) hiçbir yol da bulamazlar. 10. Dilerse sana bunlardan daha iyisini, altlarından ırmaklar akan cennetleri verecek ve sana saraylar ihsan edecek olan Allah'ın şanı yücedir. 11. Onlar üstelik kıyameti de yalan saydılar. Biz ise, kıyameti inkâr edenler için alevli bir ateş hazırladık. JOSEF; Arkadaşlar! Yahudi kardeşlerimizin burayı terketmeleri, kendilerine hiç bir saygısızlık yapılmadığı halde bırakmaları Mağlub olmalarına işarettir, yani onlar, özel bir Din ve Özel bir Rab ve Allah inancında ısrar ediyorlar. Bu ise kökten yanlıştır zira; Bu evreni yaratan kadiri mutlak bir Allah vardır, ayrı bir Etnik halka ayrı bir Allah düşüncesi tamamen sakattır. Mariya; İnsanlar hele inananlar konuşa konuşa daha neler öğreneceğiz, buraya geldiğime çok seviniyorum ve Bu İlahiyata dayalı sohbetlerden son derece haz alıyorum. Ayrıca Kur'anla da yeni tanıştığımı söylemeliyim, aşılması çok kolay olabilecek basit ayrıntılar dışında Tevratı, Zeburu, İncili ve Kur'anı, vahyeden zatın ayını kişi olduğunu ben çok kolayca anlayabiliyorum. Ama bunu anlamak için tarafsız, sağduyulu ve önyargısız olmak gerekiyor. Özellikle Tevrat ve Kur'anın yaklaşık yüzde 30 unun aynı ayetler olduğunu söylemek abartı olmaz sanırım. Bu konuyu arkadaşım Hasanın daha ayrıntılı olarak anlatabileceğini ümit ediyorum. Yahudiler Hz İsa’ya da Rahat vermediler! Ebubekir; Arkadaşlar! Genel anlamda Yahudi halkına ya da Musevi kardeşlerimize doğruyu telkin ederiz ama inançlarına saygılı oluruz ve hiç birine kem gözle bakmayız, zira İslam da Zorlama olmadığını artık hepimiz biliyoruz. Ancak Maide suresinde ki ayette geçen durum aynen sürüyor ve Hz İsaya Vaazları sırasında aynı Tazyiklerde bulunmaları ve Vefatı sırasında ona yaptıkları hakaretler ve işkenceler Mukaddes kitapta yazılıdır. Burada da genel Yahudi halkı değil de Ferisiler, Hirodesiler ve Yazıcılar olayı çıkararak fesatlıkta bulunmuşlardır. Bunlara İncillerden bazı örnekler verelim; MATTA 2 Kendisine, yatak üzerinde felçli bir adam getirdiler. İsa onların imanını görünce felçliye, "Cesur ol, oğlum, günahların bağışlandı" dedi. 3 Bunun üzerine bazı din bilginleri içlerinden, "Bu adam Tanrı'ya küfrediyor!" dediler. 4 Onların ne düşündüklerini bilen İsa dedi ki, "Yüreğinizde neden kötü düşüncelere yer veriyorsunuz? 5 Hangisi daha kolay? 'Günahların bağışlandı' demek mi, yoksa 'Kalk, yürü' demek mi? 6 Ne var ki, İnsanoğlu'nun yeryüzünde günahları bağışlama yetkisine sahipolduğunu bilesiniz diye..." Sonra felçliye, "Kalk, yatağını topla, evine git!" dedi. 7 Adam da kalkıp evine gitti. 8 Halk bunu görünce korkuya kapıldı. İnsana böyle bir yetki veren Tanrı'yı yücelttiler. 9 İsa oradan geçerken, vergi toplama yerinde oturan birini gördü. Matta adındaki bu adama, "Ardımdan gel" dedi. Adam da kalkıp İsa'nın ardından gitti. 10 Sonra İsa, Matta'nın evinde sofrada otururken, birçok vergi görevlisiyle günahkâr gelip O'nunla ve öğrencileriyle birlikte sofraya oturdu. 11 Bunu gören Ferisiler, İsa'nın öğrencilerine, "Sizin öğretmeniniz neden vergi görevlileri ve günahkârlarla birlikte yemek yiyor?" diye sordular. Matta; 32 Adamlar çıkarken İsa'ya dilsiz bir cinli getirdiler. 33 Cin kovulunca adamın dili çözüldü. Halk hayret içinde, "İsrail'de böylesi hiç görülmemiştir" diyordu. 34 Ferisiler ise, "Cinleri, cinlerin önderinin gücüyle kovuyor" diyorlardı. Matta/15; Bu sırada Yeruşalim'den bazı Ferisiler ve din bilginleri İsa'ya gelip, "Öğrencilerin neden atalarımızın töresini çiğniyor?" diye sordular, "Yemekten önce ellerini yıkamıyorlar." 3 İsa onlara şu karşılığı verdi: "Ya siz, neden töreniz uğruna Tanrı buyruğunu çiğniyorsunuz? 4 Çünkü Tanrı şöyle buyurdu: 'Annene babana saygı göstereceksin'; 'Annesine ya da babasına söven kesinlikle öldürülecektir.' 5 Ama siz, 'Her kim anne ya da babasına, benden alacağın bütün yardım Tanrı'ya adanmıştır derse, artık babasına saygı göstermek zorunda değildir' diyorsunuz. Böylelikle, töreniz uğruna Tanrı'nın sözünü geçersiz kılmış oluyorsunuz. Yuannes; Maide; (82)(Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah'a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da "Biz hıristiyanlarız" diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar. Arkadaşlar, bu ayet gerçekten çok ilginç bir ayet.. Hans; Kur’an da, Mukaddes kitapta geçen ayetlerin Marya’nın deyimiyle yüzde 30 civarında aynen bulunması olayı da üzerinde durulması gereken bir konu diye düşünüyorum. Hasan; Kur’an bir kısmı Mekke de bir kısmı da Medine de olmak üzere 23 yılda tamamlanan son ilahi kelam olması dolayısıyla o güne kadar Tevhitte olan sapmaları düzeltmek için daha önce gelen peygamberlerin Kıssalarına büyük yer verilmektedir. Özellikle Mekki denilen yani Mekke döneminde nazil olan Ayetler bu hususta ağırlık kazanır. Başta hz İsa ve Hz Musa olmak üzere Allahın gönderdiği büyük peygamberler ve onların baş düşmanlarıyla alakalı yüzlerce ayet vardır. Bunların asıl amacı Tek Aallaha imanda yaşanan ve zamanla oluşan yanlışları tamir etmektir. Aşağı da Hz Zekeriya ve Hz Meryem kıssalarını Meryem suresinden olduğu gibi aktarıyorum, ancak bu ayetlerde ki tam doğruları anlamak için önce İncilde ki aynı kıssaları görelim ve beşeri katkıların son vahy ile nasıl temizlendiğini görelim; Matta/1; 18 İsa Mesih'in doğumu şöyle oldu: Annesi Meryem, Yusuf'la nişanlıydı. Ama birlikte olmalarından önce Meryem'in Kutsal Ruh'tan gebe olduğu anlaşıldı. 19 Nişanlısı Yusuf, doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan sessizce ayrılmak niyetindeydi. 20 Ama böyle düşünmesi üzerine Rab'bin bir meleği rüyada ona görünerek şöyle dedi: "Davut oğlu Yusuf, Meryem'i kendine eş olarak almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh'tandır. 21 Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak." 22 Bütün bunlar, Rab'bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu: 23 "İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacaklar." İmmanuel, Tanrı bizimle demektir. 24 Yusuf uyanınca Rab'bin meleğinin buyruğuna uydu ve Meryem'i eş olarak yanına aldı. 25 Ama oğlunu doğuruncaya dek Yusuf ona dokunmadı. Doğan çocuğun adını İsa koydu. Luka/1; 5 Yahudiye Kralı Hirodes zamanında, Aviya bölüğünden Zekeriya adında bir kâhin vardı. Harun soyundan gelen karısının adı ise Elizabet'ti. 6 Her ikisi de Tanrı'nın gözünde doğru kişilerdi, Rab'bin bütün buyruk ve kurallarına eksiksizce uyarlardı. 7 Elizabet kısır olduğu için çocukları olmuyordu. İkisinin de yaşı ilerlemişti. 8 Zekeriya, hizmet sırasının kendi bölüğünde olduğu bir gün, Tanrı'nın önünde kâhinlik görevini yerine getiriyordu. 9 Kâhinlik geleneği uyarınca Rab'bin Tapınağı'na girip buhur yakma görevi kurayla ona verilmişti. 10 Buhur yakma saatinde bütün halk topluluğu dışarıda dua ediyordu. 11 Bu sırada, Rab'bin bir meleği buhur sunağının sağında durup Zekeriya'ya göründü. 12 Zekeriya onu görünce şaşırdı, korkuya kapıldı. 13 Melek, "Korkma, Zekeriya" dedi, "Duan kabul edildi. Karın Elizabet sana bir oğul doğuracak, adını Yahya koyacaksın. 14 Sevinip coşacaksın. Birçokları da onun doğumuna sevinecek. 15 O, Rab'bin gözünde büyük olacak. Hiç şarap ve içki içmeyecek; daha annesinin rahmindeyken Kutsal Ruh'la dolacak. 16 İsrailoğulları'ndan birçoğunu, Tanrıları Rab'be döndürecek. 17 Babaların yüreklerini çocuklarına döndürmek, söz dinlemeyenleri doğru kişilerin anlayışına yöneltmek ve Rab için hazırlanmış bir halk yetiştirmek üzere, İlyas'ın ruhu ve gücüyle Rab'bin önünden gidecektir." 18 Zekeriya meleğe, "Bundan nasıl emin olabilirim?" dedi. "Çünkü ben yaşlandım, karımın da yaşı ilerledi." 19 Melek ona şöyle karşılık verdi: "Ben Tanrı'nın huzurunda duran Cebrail'im. Seninle konuşmak ve bu müjdeyi sana bildirmek için gönderildim. 20 İşte, belirlenen zamanda yerine gelecek olan sözlerime inanmadığın için dilin tutulacak, bunların gerçekleşeceği güne dek konuşamayacaksın." 21 Zekeriya'yı bekleyen halk, onun tapınakta bu kadar uzun süre kalmasına şaştı. 22 Zekeriya ise dışarı çıktığında onlarla konuşamadı. O zaman tapınakta bir görüm gördüğünü anladılar. Kendisi onlara işaretler yapıyor, ama konuşamıyordu. 23 Görev süresi bitince Zekeriya evine döndü. 24 Bir süre sonra karısı Elizabet gebe kaldı ve beş ay evine kapandı. 25 "Bunu benim için yapan Rab'dir" dedi. "Bu günlerde benimle ilgilenerek insanlar arasında utancımı giderdi." 26 Elizabet'in hamileliğinin altıncı ayında Tanrı, Melek Cebrail'i Celile'de bulunan Nasıra adlı kente, Davut'un soyundan Yusuf adındaki adamla nişanlı kıza gönderdi. Kızın adı Meryem'di. İşte Allahın Bu günkü İncillerde geçen Zekeriya ve Meryem hadiselerini orijinal halıyle ve saf tevhid inancına göre anlatımı; Meryem Suresi; 1. Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd.1 2. Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır. 3. Hani o Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı. 4. O şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum olmadım.” 5,6. “Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyorum. karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!” 7.(Allah şöyle dedi:) “Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik.” 8.Zekeriyya, “Rabbim!” “Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, benim nasıl çocuğum olur?” 9.(Vahiy meleği) dedi ki: “Evet, öyle. (Ancak) Rabbin diyor ki: “Bu bana göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de yarattım.”2 10.Zekeriyya, “Rabbim, öyleyse bana (çocuğumun olacağına)bir işaret ver”, dedi. Allah da, “Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde insanlarla (üç gün) üç gece konuşamamandır” dedi. 11.Derken Zekeriya ibadet yerinden halkının karşısına çıktı. (Konuşmak istedi, konuşamadı) ve onlara “Sabah akşam Allah’ı tespih edin” diye işaret etti.3 12,13,14. (Yahya dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) “Ey Yahya kitaba sımsıkı sarıl” dedik. Biz ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah’tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi. 15.Doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün ona selam olsun! 16,17.(Ey Muhammed!) Kitapta (Kur’an’da) Meryem’i de an.4 Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. 18. Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi. 19.Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi. 20.Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. 21.Cebrail, “Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir” dedi. 22.Böylece Meryem çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi. 23.Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi.5 24.Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: “Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı.” 25.. “Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün.” 26.“Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, “Şüphesiz ben Rahmân’a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım” de.6 27.Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: “Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!” 28.“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” 29.Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler. 30.Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.” 31.“Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekatı emretti.” 32.Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı.” 33.“Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir).”7 34.Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur.8 35.Allah’ın çocuk edinmesi düşünülemez. O bundan yücedir, uzaktır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece “ol!” der ve o da oluverir. 36.Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (yalnız) O’na kulluk edin. Bu, dosdoğru bir yoldur. Abdulvahid; arkadaşlar Forumumuza katıldığınız için hepinize candan teşekkürler ederken bu tür sohbetlerin aynı konu da ama daha Akademik bir boyutta süreceğini sizlere temin ederim. 'Tevrata ve İncile inananlar Kur'ana da inanırlar' Hans ile Hasan Forumdan sonra bir durum değerlendirmesi yapmak üzere bir Cafe de buluşurlar; ikisi de kendilerine yeni ufuklar açan bu sohbetlerden son derece memnun olduklarını beyan ederler. Hans Evangelis Fakültesinin birinci sınıfını başarıyla tamamlamış ve bir üst sınıfa geçmişrtir. Hans da Ramazan ayı girmeden yapacağı Türkiye gezisini planlamakta ve bu geziye Hansı da almak niyetindedir. Zira Ramazan ayında Almanya ve yurt dışında İslami hizmetler had safhadaır ve hemen Avrupaya dönmek durumnundadır. Hasan Hansa Türkiye gezisi davetini açınca Hans çok sevinir ve hemen kabul eder. Hasan Karaman Ermenek doğumludur ve bu eşsiz ülkenin eşsiz beldesini yeni bir arkadaşına tanıtmak üzere olmanın gururu içindedir. Hans kabul edince Hasan Ermenekte ki yakınlarına durumu bildirir. Hasan THY uçaığnda yer ayırtırken Menü de kesinlikle Domuz eti ve Alkollü içecek olmaması talimatını verir. Hans Tevratta da Kur'anda da kesinlikle haram kılınan Domuz etinin ve Alkolllü içeceklerin Menüye alınmamasını hoş karşılar. Hans; Hasan arkadaşım Yahudi arkadaşlar Forumdan sonra bana ilginç şeyler söylediler ve dediler ki bizim tek korkumuz evimize Müslüman olarak çıkıp varmamızdır, zira Tevratı da Kur'anı da söyleyen ve söyletenin aynı Allah olduğunuda hiç şüphemiz yok. Hans kardeşim bu çok harika bir haber peki bu konu da sen ne düşünüyorsun? Benim düşüncem de senin verdiğin Diyanet işlerinin Üç ciltlik Mealini okuduktan sonra; Tevratı da İncili de Kur'anı da Aynı Allahın indirdiği konusunda yoğunlaştı. Hasan; sevgili arkadaşım sizinle tanıştıktan sonra Mukaddes kitabı tekrar okudum ve bir defter dolusu not aldım zaten tam olan bu kıonuda ki inancım daha da pekişti; diyorum ki Kur'anı kerimde tüm Tevrat ve İncilin özeti vardır ve bütün peygamberleri gönderen Allah aynıdır ve tüm İlahi kitabları o zatı ecelli ala vahyetmiştir. Bu yukarıda ki durumun tescili 1400 yıl önce yapılmıştır; Hz Muhammed a.s. zamanında bulunan Hıristiyan ve Yahudilerin Kur'ana nasıl inandıkları şöyle beyan edilmektedir; Kasas Suresi; 51. Andolsun, düşünüp öğüt alsınlar diye o sözü (Kur’an âyetlerini) onlara peşpeşe ulaştırdık. 52. Bu Kur’an’dan önce kendilerine kitap verdiklerimiz (Yahudiler ve Hıristiyanlar) var ya, işte onlar ona da inanırlar. 53. Kur’an kendilerine okunduğu zaman, “Ona inandık, şüphesiz o Rabbimizden gelen gerçektir. Şüphesiz biz ondan önce de müslümandık” derler. 54. İşte onların, sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcamaları karşılığında, mükafatları kendilerine iki kez verilecektir. 55. Boş sözü işittikleri vakit ondan yüz çevirirler ve, “Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz de size. Selam olsun size (bizden size zarar gelmez). Biz cahilleri istemeyiz” derler. 'Hıristiyan ve Yahudilerle en güzel biçimde tartışın' Hans ve Hasan İstanbul aktarmalı olarak Konya askeri Hava limanına iniş yaptıktan sonra Konya da bir gün kalarak yorgunluklarını attılar. Burada ki tarihi ve Turistik yerleri gezme imkanı bulan ikili en fazla zamanı Mevlana hz lerine ayırarak Mesneviyi inceleme imkanı buldular. Tüm batılıları olduğu gibi Hansı da Üstadın; "gel, gel, ne olursan ol yine gel, ister kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel, bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir, yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..." (mevlana) ve;-cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol, -şevkat ve merhamette güneş gibi ol, -başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol, -hiddet ve asabiyette ölü gibi ol, -tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol, -hoşgörülülükte deniz gibi ol, -ya olduğun gibi görün, yada göründüğün gibi ol. sözleri son derece etkiler. Hasan, Ankebut suresinde ki 46. ayeti Hansa açmayı çoktandır istiyordu ve zamanın geldiğine kani olarak; Hans kardeşim sana islamın gerçek yüzünü yani batılıların tarih boyu bildiklerinin tam tersi ve makul bir yüzünü bir ayetle göstermek istiyorum; 46 - İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak, en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: "Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilâhımız da, sizin ilâhınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur." Hasan, Konyanın ünlü mesire yerlerinden Meram bağlarında ayaküstü gezinirken konuyu açtı, Hans; Hasan arkadaşım, böyle bir ayet varda yüzyıllardır nasıl tebliğ etmiyorsunuz ? demek zorunda kaldı. Hasan; bu ayet zaten yüzyıllardır tebliğ ediliyor ama batiliları kandıran bazı Oryantalistler halka sadece; Muhammed eski ve yeni ahitten aşıırarak yeni bir kitap yazdı, gibi bir safsatayla uyutuyorlardı. Ama temelden samimiyetten uzak olan ve sadece islamı yani gerçek iman külliyyesinin tanınmasını istemediklerinden milyarlarca insanın son peygambere imanınının önünü kesiyorlardı. Bu yol kesenlere 14 asır önce en mükemmel cevab aynı surenin devamında şöyle veriliyor; 47 - (Resulüm!) İşte sana (önceki kitapları tasdik eden) bu kitabı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Şunlardan da ona iman eden nice kimseler vardır. Ayetlerimizi ancak kâfirler bile bile inkâr eder. 48 - Sen bundan önce, ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı. 49 - Hayır, o (Kur'ân), kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. Ayetlerimizi ancak ve ancak zalimler bile bile inkâr eder. 50 - "Ona Rabbinden (başkaca) mucize indirilmeli değil miydi?" derler. Cevaben de ki: "Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım." 51 - Sana indirdiğimiz ve onlara okunmakta olan kitap, kendilerine yetmedi mi? Bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve öğüt vardır. 52 - De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp inkâr edenler var ya, işte ziyana uğrayacaklar onlardır. Hans; bu ayetlerden ben şu sonuçları çıkarıyorum, doğru mu? 1- İslamın ilk yıllarında ki Hıristiyanlarla Müslümanların amentüsü ilk ayette sayıldığı gibidir. 2-Kur'an devamlı Tevrata ve İncile vurgu yaparak kendisini onların devamı olduğu ve son söz olduğunu teyit ediyor. 3-hz Muhammed kesinlikle okuma yazma bilmiyordu, aksi halde söz konusu Oryantalistlerin savları şüphe uyandırabilirdi gerçek anlamda. 4-Kuran ve o an ki İncil ve Tevrat Allahın son vahyini ve son peygamberini anlamak ve kavramak için yeterlidir. Hasan evet mükemnmel bir anlayış ve anlatım diyerek Hansa sarıldı ve alnından öptü. Hasan Hansı Konya da bulunan İtalyan Kilisesine götürdü, bu Kilise aslen Fıransız Katolikler için inşa edilmiş olmasına rağmen bu gün italyan Kilisesi olarak malumdur. Adı Saint Paul Kilisesi olan Mabedin yetkili diin adamıyla tanışma fırtsatı buldular. Papaz Talehot bu iki arkadaşı evine çağırdı. Onlara Sille de bulunan Aya elena Kilisesini anlattı ve bir gün sonra gezdirmeyi vadetti. Aya elena ve Aziz Paulos Kiliseleri/Konya Hasan, Hans ve Talehot Konya büyük şehir belediyesine ait bir Otobüsle Aya elena kilisesinin bulunduğu Sille mahallesine hareket ettiler. Sille, Konya İli, Selçuk İlçesi'ne bağlı, kent merkezine 7 km. uzaklıkta bir yerleşim birimidir. İsa'nın doğumundan 327 sene sonra Bizans İmparatoru Konstantinus'un annesi Helena, hac için Kudüs'e giderken Konya'ya uğramış, buradaki ilk Hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabedleri görmüş, Hıristiyanlara Sille'de bir mabed yaptırmaya karar vermiştir. Mihail Arkhankolos adına bu kilisenin temel atma töreninde bulunmuştur. Kilise asırlar boyu onarımlar görerek günümüze kadar gelmiştir. Papaz Talehot Aziz Pavlos Kilisesi hakkında da şu ansiklopedik bilgiyi aktardı; Pisidya‘nın Antakyası şehrinden kovulan Aziz Pavlus, Anadolu’ya yaptığı ilk misyonerlik gezisi esnasında Ikonium’ya (Konya) gelmiştir (Hav. Kitabı 13,51). Coğrafi durumu dolayısıyla, Galatya'nın bu şehri, o bölgeye yerleşen topluluklar için önemli bir yer tutmuştur ve çoğu zaman başkent görevini üstlenmştir. Buraya gelen Aziz Pavlus İncili tanıtmaya başlamıştır ve gayet dindar bir hiristiyan toplumunu oluşturmuştur. Yahudilerin düşmanlığı kendisinin bir müddet sonra oradan uzaklaşmasına neden olmuştur. Yine de topluma cesaret vermek ve iyiliğe teşvik etmek üzere daha sonra birçok kez oradan geçmiştir (Hav.Kitabı 14,21). Aziz Pavlus’un hatırası, Konya’da, kendisine ithaf edilen küçük bir kilise sayesinde hala canlıdır. Bu kilise, 1910 yılında, burada uzun yıllar boyunca çalışmış olan fransız teknisyen ailelerine dini yardım ve desteği veren Assomptionistes Rahipler tarafından inşa edilmiştir ve bu şehirdeki pek çok kilise arasında ayakta kalan tek kilisedir. Diğerleri yııkılmış veya hıristiyan topluluğu azaldıkça, camiye dönüştürülmüştür. Saint Paulos ve Aya elena kiliselerinin yüzlerce yıldır hem de en muhafazakar müslümanların yaşadığına inanılan Konya da dimdik ayakta durmaları Müsafirleri oldukça etkilemişti. Her iki Kilise de halkın ve Turistlerin ziyaretine açıktı ve olabildiğince bakımlıydılar. İslamın engin hoşgörüsünü Mevlananın sözlerinden ve Bu iki antik Mabedin bakımından bir kez daha anlama fırsatı buldular Hans ve Talehot.. Hasan; Değerli dostlarım! İslam Allahın son mesajıdır ve son peygamberinin tebiğatıdır. Onun hoışgörüsünü ve kesinlikle zorlamaya yer vermediğini anlamakta zorlanmamamız lazım, hele bu İlahi mesajın Terörle beraber anılmasında kesinlikle bir iyi niyet aranmamalıdır. Tüm inananların tek Allahı bakın son peygamberine gönderdiği son mesajı Kur'anı kerimde affı nasıl emrediyor; Şimdi af ve hoşgörü ile ilgili yüce kitabımızda kısa bir seyahata çıkalım; Af=Bağışlama;kökenli kelime sayısı;35 Safh=Hoşgörü;kökenli kelime sayısı,8 Bu ayetlerden bazıları; Nur: 22. İçinizden varlık ve servet sahibi kimseler yakınlarına, düşkünlere ve yolunda hicret edenlere (kendi mallarından bir şey) vermeyeceklerine yemin etmesinler. Onları affetsinler, vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allahı'ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? o, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Zuhruf: 89. Şimdilik sen onları hoş gör ve "size selam olsun" de. Yakında bilecekler. Maide: 13. İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lanetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü iyilik yapanları sever. Ali ımran: 9. Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah'tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz , tevekkül edenleri sever. A'raf: 199. Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir. Bu ayetlerden en iginci de Bakara suresi 119 da geçen soru ki; '..sana, insanlara ne verelim? diye sorarlar,de ki af verin..' Hasan ile Hans Ermenekteler... Hasan Konya gezilerinden sonra bir Oto kiralama servisinden Ermenek ve civarına yapacakları seyahat için bir Taksi kiraladı ve beraber Karaman istikametine doğru yola çıktılar. Karamandan Ermenek tarafına dönen yola girerek 125 km lik bir dağ yolculuğuna başladılar. 25 km sonra büyük bir vadiyi yatay olarak yarıp geçen ve göm gök bir renge bürünen Göksu Irmağı ihtişamla onlara aşağıdan bakıyordu, onlarda ona yukarıdan.. Dikine 1000 m endikten sonra aynı diklikle Irmağı geçip 2000 m rakımlı Karamanoğlu Mehmed bey geçidine ulaştılar. Burada Hans, Kıl çadırlarda oturan Gilendi ve Malhoca yörüklerini görünce bambaşka bir Dünya da olduğunu farketti; Kara keçiler, Mor Koyunlar sahiplerinin önüne çömelmiş sütlerini ikram ediyorlardı, çocuklar, kadınlar, al yüzlü kızlar apayrı bir neşe içerisindeydiler, biraz duraksayıp onları izlediler. Alnında 41 tane Mangır, belinde Darabulusu, elinde Kirmanı bir anadolu annesi Kıl çadırdan dışarı çıkınca hemen içeri döndü ve; Ali kalk hele bir, dışarda iki el var, diye hemen geri döndü, Barut ali Duvarda ki Mavzerini sağ eline kıstırarark onlara doğru yürüdü, yüzü çocukken oynadığı Barutlar patlayınca yaralanmış sonra da iz kaldığı için kendisine böyle deniyordu. Yüzleri gayet mütebessim iki arkadaşa yaklaşarak; buyurun beyler neye bakmıştınız, dedi. Hasan; benim adım Hasan, Eremenek Güneyyurtluyum, bu da Almanyadan arkadaşım Hans.. Barut ali onları çadıra alarak yörenin en soğuk suyu olan Kayabunar suyuyla yapılmış, buz gibi bir ayran ikram etti. Keçi yoğurdundan yapılan bu ayran 2000 m rakımlı Torosların bu en yüksek geçidinde iki arkadaşa eşsiz anlar yaşattı. Hans ile Hasan Ermenek'e gelince akşam olmuştu, sabahleyin ilk iş olarak Hasan Hansı Sadece Keklik etinden yapılan Arabaşı çorbasıyla ünlü Lokantaya götürdü. Hans, böyle lezzetli bir çorbayı ömründe ilk defa içiyordu, Hasan bunu farketti ve şöyle dedi; Hans, bu Çorba Dünyanın en lezzetli kuşu olan Bıldırcıngiller Familyasından Keklik etiyle yapılmaktadır, kutsal kitabımız Kur'anda İsrailoğullarını hz Musa Mısırdan çıkarınca Tih Çölünde Allah taala Gökten bu etle beraber Kudret helvası da indirerek karınlarını doyuırmuştur, işte bu olayı Kuranı kerim şöyle anlatmaktadır; Bakara (57) Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile Bıldırcın indirdik. "Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin" (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler fakat, kendilerine zulmediyorlardı. Araf (160) Biz onları on iki kabile halinde topluluklara ayırdık. (Tîh sahrasında susuzluktan sıkılan) kavmi Mûsâ'dan su istediğinde biz ona, "Asânı taşa vur" diye vahyettik. (Vurunca) taştan on iki pınar fışkırdı. Herkes (kendi) su içeceği yeri bildi. Üzerlerine bulutu da gölgelik yaptık ve onlara kudret helvası ve Bıldırcın indirdik. "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve temiz olanlarından yiyin" (dedik). Onlar bize zulmetmediler, fakat kendi nefislerine zulmediyorlardı. Ta Ha (80) (Allah şöyle dedi:) "Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık, size Tûr'un sağ yanını vadettik ve size kudret helvası ile Bıldırcın indirdik." Hasan Hansa Dünyanın ikinci büyük mağarası olan Maraspoliyi gezdirmek istiyordu, bu mağaranın içinde 200 m yüksekliğinde bir Şelale olduğunu duymuştu, 1945 yılında kurulan santralin bu mağarada bulunan yeraltı nehriyle inşa edildiğini ve Türkiyede Elektiriğe kavuşan 3. yerleşim yeri olduğunu biliyordu ama o da hiç gezmemişti. Doğruca Turizm Müdürlüğüne gittiler, burada kendilerine; bu mağaranın özel bir izin ve Rehberle gezildiği ifade edildi ve Turizm Rehberi Yaşar Yalçının Telefon numarası verildi. 1-2 Ağustos günü Güneyyurt/Altıntaş Yaylasında 'Mağara ve Düden şenlikleri' vardı, Belde başkanı Celil Yağız, Araştırmacı yazar Mükremin Kızılca, Öğretmen Bahaddin Karaltı ve İzmirden İşadamı Mehmed Akıncı ile beraber Burada bulunan büyük Altıntaş yeraltı Mağarasını gezmeye gidiyorlardı. Başkan, yolda arabasından inip etrafa bakınan bir arkadaşa; oo Yaşar bey! diye seslendi, bu Turizm Rehberi yaşar Yalçından başkası değildi. O da bu mağarayı merak etmişti, hep beraber mağaranın bulunduğu tepeye vardılar, tam bu sırada Yaşar Yalçının cep telefonu çaldı; Hasan; Yaşar bey ben Hasan, Almanyadan arkadaşım Hansla beraber Maraspoliyi sizinle gezmek, öğrenmek istiyorduk. Yaşar Yalçın; inanın çok üzgünüm şu anda bizde Bu yörenin diğer bir ünlü Mağarası olan Altıntaş Mağarasını gezmek için 2500 rakımlı Altıntaş yaylasında bulunuyoruz. Hasan; bize ne zaman rehberlik yapabilirsiniz efendim? Yaşar Yalçın; inşallah yarın size bu hizmeti verebilirim, kusura bakmayın kardeşim. Hasan; rica ederim yarını, büyük bir hazla bekleyeceğiz. |
![]() |