Çevremizde Açlar Varken Tok Yatmak!

Bunu; açık varken giyinik olmak, mutsuz varken kahkaha atmak, sefiller varken lükse boğulmak gibi Müslüman’da olmaması gereken şeylerle uzatabiliriz. Ve bütün bunları araştırıp dinlediğimizde İslam’ın nasıl bir Sosyal düzeni amaçladığını çok iyi anlayabiliriz.

Leyl 5,6,7. Onun için kim (elinde bulunandan) verir, Allah’a karşı gelmekten sakınır ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) tasdik ederse, biz onu en kolay olana kolayca iletiriz.

Bu ayetteki “vermek” konumuzun ana maddesini oluşturacaktır. Bizde olanlardan olmayanlara vermek, efendimizin; “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” özdeyişiyle özetlenebilir. İslam’ın Müslüman’dan vermesini istediği şey zekâttır. Zekât zenginlerin belli bazı sosyal sınıflara vermekle yükümlü oldukları mallarından bir yüzdeliktir.

“Vermek” sadece olan maldan bir yüzdelik değildir olmayanlarda çevresine bir tebessümle dahi bir şey verebilirler. Örneğin Rasülüllah efendimizin; “Tanıdık tanımadık herkese selam verin” emri verilmesi gereken en önemli şeylerden birisidir.  Çevremizdeki İnsanların, komşu ve akrabaların hatalarını gizlemek ve affetmekte bir iyi verme sayılarak aşağıdaki ayette emredilmiştir;

Araf (199) Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir. 

Bazıları derler ki, Fakirlerin zenginlerin eline bakması, ondan geleceklere bel bağlaması ve utandırılması nasıl özlenen bir Sosyal düzen olabilir?

Buna Allahın ayetleriyle şöyle cevap verilir, evvela Zekat zenginlerin fakirlere ve bazı sınıflara verdiği bir şey olmaktan önce İslam’ın idarecileri toplanmasıyla memur ettiği bir fondur. Aşağıdaki ayette İslam’ın ilk idari sistemini Medine’de inşa eden peygamberimize yapılan emir çok açık olarak hadiseyi aydınlatmaktadır;

Tevbe
 (103) Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekat) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 

İslam idaresinin bu şekilde aldığı bu ayni ne nakdi emtia ise muhtaç olanlara onları hiç yüzlerini kızartmadan, kişilik gururlarıyla oynanmadan yine aynı idari görevlilerce verilirler. Bu konudaki kişisel hassasiyetler bakın alttaki ayette nasıl dile getiriliyor;

Bakara
(273) (Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir. 

Bu ayette izzeti nefis sahibi bir yoksulun çok veciz bir tarifi açıkça görülüyor; Kendilerinin ihtiyaç sahibi olduğunu bildirmek için gezmezler, dilenmeye çıkmazlar, Arsızlık yapmazlar, iffetlidirler ve gören tok gönüllülüklerinden onları zengin sanır.

İslam’da öngörülen sosyal toplumda Ticaret risk taşımaz. Zira İslam’ın sonsuz ve evrensel mesajı Ticaret erbabını korumaya almıştır. Ona “Rızkın onda dokuzu ticarette, ticaretin onda dokuzu da cesarette” denilerek zengin olmak ve verenlerden olmağa çalışmak hararetle tavsiye edilmiştir. Hâlbuki beşeri ve şeytani ticaret kuralları; “Merhametten maraz doğar, Ticaretin R si risk demektir, Gemisini kurtaran kaptan, düşenin dostu olmaz vb gibi Kapitalist ve Materyalist öngörülerle ticareti canavarlaştırmaktadırlar.

Ne hazindir ki zamanımızda (2010) Dünya üzerindeki Müslüman toplumlarda bu Kapitalist öğretilerle hareket ederek İslam’ın öngördüğü ideal sosyal toplum konusunda gereği gibi örnek olamamaktadırlar.

Aşağıda ki ayeti kerimede Kapitalist tabirle Batmakta olan ve zorda kalan Esnaf ve Tüccara, İşadamlarına İslam toplumunun yapması gereken hakiki çare Allah’ımız tarafından bakın ve iyi okuyun nasıl veriliyor;

Düşeninde dostu vardır; İslam!
“Borçlulara da zekât verin”

Tevbe
(60) sadakalar (zekatlar), Allah'tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslam'a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 

Ayetin mealinde sayılan sınıflardan “Borçlular” ibaresini bir daha gözden geçirelim. İşte bunlar zora düşmüş, gayri meşru olmayan nedenlerle alacaklıların kapısına dayandığı Müslüman zenginlerdir. İslami idareye ve Müslüman topluma düşen, onlara oh çekmek, olacağı buydu demek ve elindekilere temel içgüdüsünde sakladığı kıskançlığın sevkiyle sevinmek değil, bir araya gelerek ayağa kaldırmaktır. Bu ayağa kaldırmağı ilk yapacak olanda Zengin arkadaşları ve çevresidir. Ne yazık ki “iyi gün dostu” tabiri Müslüman toplumlara da sinmiş ve zamanı geldikçe açığa çıkmaktadır.

Ey Müslüman zengin!

Evine mobilyaların, döşemelerin ve perdelerin en pahalısını ve kalitelisini alırken, Altına arabaların en son modelini çekerken, giydiğin markaların üzerinde iki defa görülmemesi hususunda özen gösterirken ve her yıl hacca ya da umreye gitmeği teamül haline getirirken borç batağından çıkamayan Müslüman çevren hakkında ne düşünüyorsun?

This website was created for free with Own-Free-Website.com. Would you also like to have your own website?
Sign up for free